Makaleler Makale ve Araştırmalar Araştırmalar Dünyada ve Türkiye’de Toplumcu Sanat Eğilimleri-3
Makale Başlığı: Dünyada ve Türkiye’de Toplumcu Sanat Eğilimleri-3

Dünyada ve Türkiye’de Toplumcu Sanat Eğilimleri-3

Yazar: Zafer Kalfa • Eklenme Tarihi: 05.08.2006 • Görüntüleme: 4.644

Özet:
Politik erdemin mükemmel bir temsilcisi olmak,okurun gıpta ederek benzemeye çalışacağı bir örnek olmak.Olumlu kahraman,karşılaştığı türlü güçlükleri yener,yardım etmek istediği insanlar için düştüğü yalnızlığa katlanarak tarihin kendisine verdiği görevi yerine getirir.

Kelimeler:
Dünyada ve Türkiye'de Toplumcu Sanat Eğilimleri

*Rus Devrimi ve Gelenek-Öncü Tartışması

Bu girişim,kısa zamanda sonlandırılıp hem Sanatçılar Federasyonu Komitesi hem de Komün ortadan kaldırılsa da onların girişimleri,olgun ve coşkulu değerleri,1917 Rus Devrimi’ne de ışık tutmuştur.Özellikle edebiyatçılar,Parisli sanatçıların devrimci girişimlerinden oldukça ilham aldılar.1924’te Mayakovski,o yılları anarak şu mısraları yazar:Burjuva yöntemleri acımasızdır/Thiers’in paramparça ettiği Komüncüler yakınıyorlar acı acı/Bugün bile Paris duvarları altında haykırıyorlar(...)Rus Devrimi’nin ilk aylarından itibaren sanat çalışmalarıyla yaşam arasındaki bağlantı en canlı noktasına ulaşmıştı;öyle ki,sanatçılar,bildiriler hazırlamaya ve ‘ajit-tren’ denen ünlü propaganda trenlerini resimleriyle süslemeye koyulmuşlardı.Rejisörler,ressamlar,özellikle ilk yıllarda halk şenliklerini,siyasal törenleri düzenlemek ve yönetmekle görevliydiler.

1934 yılında ise Sovyet Yazarlar Birliği kongresinde sanatın toplumsal konular üzerine yoğunlaşması ve devrimci bir gelenekle hareket etmesi üzerine net bir adım atıldı.Kongrede bu sanata Toplumcu Gerçekçilik ismi verildi.Buna göre sanat,yine gerçeklik üzerinden hareket edecek ama bunu doğa yüzeyinden değil tarihi somutluk ve işçi sınıfının eğitimini gözeterek yapacaktır.Toplumcu Gerçekçilik,bir yandan çökmesi beklenen değerlerin,kurumların eleştirisini yapacak diğer yandan da henüz mevcut olmayan yeni bir değerin doğmakta olduğunu haber verecektir.Kongrede K.Radek’in sözleri ile “Gerçekçilik,çöken kapitalizmi ve onun çürüyen kültürünü yansıtmak değildir sadece;aynı zamanda yeni bir toplumu ve yeni bir kültürü yaratabilecek sınıfın doğuşunu yansıtmaktır.”

Radek’in bu tanımlamasından yola çıkan bazı ressam ve yazarlar eserlerinde işçileri ve köylüleri övmek,onları yüceltmek adına abartılı bir idealizme başvurdular.O yılların resimlerinde cılız,çelimsiz bir işçiye rastlanmaz. Yine romanlarda işçi kadınlar ve emekçi insanlar kahraman gibi betimlenirler.Bu tavra ‘olumlu kahraman’ öğretisi deniliyordu. ‘Olumlu Kahraman’ öğretisi,aslında bunun tam tersi bir tipin romanlarda halka ibret olması amacıyla anlatılması sonucu doğar.Puşkin’in ‘gereksiz adam’ dediği bu tip,zekâsı parlak ama karamsar...iyi niyetli ama eyleme geçmeyen ve sonunda hep yenilen bir adamdı.Gonçarov, Oblomov adlı eserinde bu tipin kötü yönlerini öyle iyi anlatmıştır ki,bu çeşit kahramanların tutumuna ‘oblomovizm’ denmeye başlanmıştır.

Dobrolyubov,“Oblomov, Neyi Temsil Eder”adlı bir yazısında vaktinin çoğunu yatakta pineklemekle geçiren Oblomov’a karşılık olumlu kahramanlar yaratma gerekliliğinden bahsediyordu.Bu tipten beklenen şunlardı:

Politik erdemin mükemmel bir temsilcisi olmak,okurun gıpta ederek benzemeye çalışacağı bir örnek olmak.Olumlu kahraman,karşılaştığı türlü güçlükleri yener,yardım etmek istediği insanlar için düştüğü yalnızlığa katlanarak tarihin kendisine verdiği görevi yerine getirir.

Öğreti,Lukacs tarafından tepki ile karşılanıyordu.Lukacs’a göre Toplumcu Gerçekçilik,elbette diğer yöntemlerden üstündür ama çelişkilerin bir anda ortadan kalkmasını ve devrimden hemen sonra insanların değişmesini beklemek yanlıştır.Bu sayede Eleştirel Gerçekçilik tartışmaları başladı ama bu tavrı benimseyenlerin istediği etki elde edilemedi.

Rusya’daki resim sanatı da iki eğilim içinde gelişiyordu.Birincisi,19.yüzyıldan kalma eski gerçekçiliği geliştirdi. Diğeri ise öncü deneyden yola çıkarak çağdaş bir anlatıma yer vermeye çalıştı.Gelenekçi ve gerçekçi yöntem üzerinde fazlaca durulmasının nedeni,sanatçılarca bu yöntemin halk tarafından daha kolay anlaşılacağının düşünülmesidir.Hattâ ünlü oyun yazarı B.Brecht’in oyunlarının Stalin’in ölümüne kadar oynatılmamasının bir nedeni de biçim ve yöntem konusundaki farklılıklarıdır.Bu yöntem ve biçim sorununu ortadan kaldırmak için E.Fischer, ‘Toplumcu Gerçekçilik’ yerine ‘Toplumcu Sanat’ demeyi doğru görür.Ona göre mesele gerçekçilik değil,gerçekliği yansıtırken toplumcu bir bakışa sahip olmaktır.Sanatta devrimciliği ve halkçılığı yaratan ,bu bakış açısıdır.

Gelenekçilerin karşısında iki çağdaş Rus vardı.Chagall ve Maleviç...Chagall,fantastik eğilimli sürrealist resimleri ile işçi sınıfını ve köylüyü yüceltiyordu.Rus Devrimi’ne belki de en çok katkıda bulunan ressam Chagall,devletin bir zaman sonra tek tip bir sanat anlayışını resmî konuma taşıması üzerine Rusya’yı terk etmek zorunda kaldı.Rusya’nın devrimci gelenekçi sanatçılarının uyuşamadığı diğer isim,Maleviç idi.Maleviç,süprematist akımın da öncüsü olan bir sanatçıydı ve aslında politik eserler üretmiyordu.Öncelikle geliştirdiği resim anlayışının aykırılığı,sonrasında ise konularında devrimi yansıtmaması büyük bir eleştirinin odağı olmasına yol açtı.

O ise toplumsal sanat için şöyle söylüyordu:Süprematizm,gerek resimde gerekse mimaride her tür toplumsal ya da maddeci eğilimden-bu eğilim ne olursa olsun-bağımsızdır.Ne kadar büyük ve anlamlı olursa olsun,her toplumsal düşünce,açlık duygusundan doğar.Görünüşte ne kadar orta nitelikte ve anlamsız olursa olsun her sanat yapıtı,saf plastik duyarlılıktan doğar.Mide ve sağduyu sorunlarının birbirinden çok uzak olduklarını kabul etmek gerekir.

Açlığa sebep olan durumun ‘adaletsizlik’ olma ihtimali göz önüne alınırsa ,Maleviç’in öne sürdüğü bu görüşünün Rus devrimciler tarafından tepki ile karşılanması, daha anlamlı bir zemine oturabilir.

Yine de bazı sanatçılar,Maleviç’in bu girişimini pek yadırgamıyorlardı.1918 yılında ‘anıtsal propaganda kampanyası’ başlatıldı ve bu sayede süprematizm gibi diğer bazı modern tavırlar da ilgi odağı oldu.Öncü ve çağdaş sanatın bu hızlı çıkışına rağmen ülkenin bir çok yerinde köylü halk,sanatın varlığından bile habersizdi.Halk,sanatı kaba bir kültürel eğitim aracı olarak görüyor ve sanatçıların girişimleri pedagojik bir işlev oluşturmaktan öteye gidemiyordu.

“Sanatın devrime ihtiyacı vardır ama devrimin de sanata ihtiyacı vardır”diyen Lenin’in ölümünden sonra ise Rusya’da sanat,resmî bir kültür çizgisine girdi.Zamanla devlet,net ve tek bir kültür politikası yarattı.Sanatçılar da devlet memurları gibi çalışıyor ve her yenilik girişimini ret ediyorlardı.Bu durumda Maleviç’e olan tepkilerin içi boş kalmıştı.Kendini geliştirmeye çalışan modern sanatçılar,Rusya’nın resmî sanatına adeta tapan militan ruhlu ressam ve yazarlarca küçük burjuva beğenisinin garip ve ukalâ temsilcileri olmakla suçlanıyorlardı.Edebiyatta Mayakovski,Mimarlıkta Tatlin,sinemada Eisenstein,yeniliği var güçleri ile savunsalar da başarılı olamadılar.Rus Devrimi,devrimin ilerleme sürecinde,sanat kozunu başarısız bir biçimde kullanmanın bedelini ağır ödedi.