Makaleler Makale ve Araştırmalar Denemeler Yaşar Kemal`in Anasüdü
Makale Başlığı: Yaşar Kemal`in Anasüdü

Yaşar Kemal`in Anasüdü

Yazar: Dr. Doğu Perinçek • Eklenme Tarihi: 12.11.2006 • Görüntüleme: 5.345

Özet:
Nobel’e heves etmek Koca Yaşar’a yakışmadı. Yaşar Kemal’e Nobel’i vermediler, vermezler. Çünkü Yaşar Kemal köklerinden koparılamaz. Kırk romandır onu o köklere bağlayan. Yaşar Kemal, o kadar bizdendir ki, Onu kendilerinden yapmayı düşünememişlerdir bile. Nobel, sahibini bulmuştur.

Kelimeler:

Ana dil, her zaman kişinin anasının dili değildir.
Dil, anlaşma aracıdır.
Anadil, kişinin en iyi ve en gelişmiş düzeyde anlaştığı dildir.

KAVRAMIN KÖKENİ
Anadil kavramı, toplum hayatında, eğitimde, edebiyatta ve hukukta, insanlara en iyi bildikleri dille konuşabilmeleri, yazabilmeleri ve eğitim görebilmeleri olanak ve hakkının sağlanması için üretilmiş ve geliştirilmiştir. Amaç, bir insanın anlaşma yeteneğinin olabildiğince geliştirilmesidir. Kavramın ortaya çıkışında, ırkçılık ve kanbağı gibi kaygılar değil, insan ile toplum arasındaki ilişki vardır. Amaç, insanın anlaşma ihtiyacının en iyi ölçülerde karşılanması ve bu alandaki yeteneğinin geliştirilmesidir. Her insan, toplumla ilişkisini en iyi bildiği dille kurabilir. Yine her insan, meslekî ve kültürel yeteneklerini en iyi bildiği dille geliştirebilir.

Doğrudur, bir insanın anasının dili, çoğu zaman en iyi bildiği, en rahat kullandığı, yeteneklerini en kolay geliştirebildiği dildir. Ama her zaman öyle değil. Bir insanın anadili, kimi zaman anasının değil, babasının dilidir; çoğu zaman içinde yaşadığı, eğitimini gördüğü toplumun dilidir.

SOKOLLU MEHMET PAŞA’NIN ANADİLİ
ABD’de bugün çeşitli ülkelerden gelmiş yüz milyonlarca insan yaşıyor. Karaderilisi, İspanyol, Alman ve Doğu Avrupa kökenlisi vb vb. Bu insanlar, İngilizce konuşuyor, en kolay İngilizce yazıyor, iş hayatında İngilizceyi kullanıyor, toplumla ilişkisini en rahat İngilizce yürütüyor. Kuzey Amerika’ya göç eden birinci kuşaktan sonra, ABD yurttaşlarının anadilleri, analarının dili veya kökenlerindeki milletin dili değil, fakat İngilizce olmuştur.

Almanya’da bulunan üçüncü dördüncü kuşak Türklerin en iyi bildikleri dil, Türkçe olmaktan çıkıyor, doğup büyüdükleri ülkenin dili, yani Almanca oluyor.

Sokollu Mehmet Paşa’nın anasının dili Sırpça idi. Ancak üç padişah devrinde Osmanlıyı yönetmiş büyük devlet adamının en iyi konuştuğu, en iyi yazıştığı dil Türkçe (Osmanlıca) idi.

DİL USTALARININ ANADİLLERİ
Hele kültür adamları, aydınlar ve yazarlara gelince, anadil kavramı daha açıklık kazanır. Yazarlık, kültürel birikimdir ve dil ustalığıdır. Yazarın dili, birikimini borçlu olduğu dildir ve yazdığı dildir. Bu nedenle dil işçilerinin, dil ustalarının anadilleri tartışılmaz; işledikleri dil besbellidir. Hangi dille süt vermişlerse, dilleri odur.

Yaşar Kemal, Semih Balcıoğlu’nun cenaze töreninde, Ziya Gökalp’in de Kürt olduğunu söyledi. Oysa kimin hangi milliyetten olduğunu etnik kökeni değil, kendi kabulü belirler. Ziya Gökalp, “Türkçülüğün Esasları”nı yazdı; kendisini Türk kabul ediyor, Türk hissediyordu; dahası, Türk milliyetçiliğinin en önde gelen düşünürlerindendi; Türkçenin ustasıydı. Eğer Ziya Gökalp Türk yazarı değilse, Türk değilse, Türk yazarı kimdir, Türk kimdir?

Mehmet Akif, Arnavut kökenliydi. Çanakkale Şehitleri, İstiklal Marşımız, Türk duyarlığının, tasada ve kıvançta Türk olmanın ve Türk yazarlığının doruklarıdır. Akif, kuşkusuz Türk şiirinin büyük ustalarındandır. Dağdaki okuma yazma bilmeyen oduncu, Türk milletinin İstiklâl Marşı’nın yazarından daha Türk mü sayılacaktır?

Örnekler uzar gider. Çünkü Kavimler Kapısı’nda oturuyoruz ve büyük imparatorluklar mirasına sahip olan bir milletten söz ediyoruz. Türk milleti gibi büyük kültürler yaratan milletlerin hepsi, birer kavimler harmanıdır. Cemal Süreya nasıl hatıra gelmez. Pülümür’lüydü; Zaza kökenli idi. Ama Zazaca tek dizelik bir şiiri, tek yaprak bir yazısı yoktu. Annesi Zaza idi ama kendisi Zazaca bilmezdi. Türkçenin usta şairi idi ve Türk şairi idi. Kökleri Türk edebiyatının derinliklerindeydi ve kendisini Türk olarak tanımlıyordu. Eğer Cemal Süreya, Türk yazarı değilse, Türk değilse, Türk yazarı kimdir, Türk kimdir?

DİL MEMEDEN EMİLMEZ
Yaşar Kemal, bizim en büyük romancılarımızdandır. Dünyadan bir ödül alsa, bu millet Türküyle Kürdüyle bayram ederdi. Her şeyiyle Anadolu’nun derinliklerinden gelir. Türk ve Kürt arasında biz ve onlar yoktur, hepsi biziz. Biz Türküz ve Kürdüz; hepimizi kucaklayan milletin adı Türk milletidir. Tarih, kararını böyle vermiş. Tarihe yapılan itirazlar geçersizdir.

Dil, memeden emilmez. Kişi, dilini içinde yaşadığı toplumun memelerinden emer. Yaşar Kemal, Türkçeyi anasının memesinden değil, fakat Karacaoğlan’lardan, Dadaloğlu’lardan, Orhan Kemal’lerden, Anadolu masallarından, tekerlemelerinden ve bilmecelerinden emmiştir. Türkçenin büyük romancısı, anasütü olarak Türkçeyi emmiştir. Türkçenin zenginliğine zenginlik katmıştır. Yaşar Kemal’in içtiği süt de Türkçedir, verdiği süt de Türkçedir.

Yaşar Kemal’in Türk yazarlığını, Türk romancılığını tartışmak hiç aklıma gelmezdi. 1960’larda, 1970’lerde, 1980’lerde böyle bir şey onun da aklının ucundan geçmezdi.

KÖKLERİNDEN KOPARILAMAZ
Nobel’e heves etmek Koca Yaşar’a yakışmadı. Yaşar Kemal’e Nobel’i vermediler, vermezler. Çünkü Yaşar Kemal köklerinden koparılamaz. Kırk romandır onu o köklere bağlayan. Yaşar Kemal, o kadar bizdendir ki, Onu kendilerinden yapmayı düşünememişlerdir bile. Nobel, sahibini bulmuştur.

Türkçemizden biliriz, insanoğlu çiğ süt emmiştir.

Yazarlar da insan olduğuna göre, onlar da çiğ süt emmişlerdir, olabilir.

Ancak Yaşar Kemal emdiği sütle değil, verdiği ballı sütle hep anılacak ve büyük tadla okunacaktır; Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı okur gibi.

Türk edebiyatını edebiyat yapan, Türkçeyi bin yıllardan bin yıllara işleye işleye taşıyan yazarlara, Türk yazarı denir. Kürdüm demesi de, Yaşar Kemal’in ayrı bir cilvesi, bir çalımı oluyor. Her zamanki sevimliliği diyelim.

Yaşar Kemal, Türk yazarı olmasaydı, ne olurdu? Bu sorunun cevabını ben onun kulağına söyleyeceğim, ikimizin arasında kalacak.

Yaşar Kemal, bin yıl sonra da büyük Türk romancısıdır; bizi insanlığın büyük denizine götüren bir çağlayandır.

(Aydınlık, Başyazı, 12 Kasım 2006)