Makaleler Makale ve Araştırmalar Makaleler Modernizm ve Sanat Akımlarından Notlar
Makale Başlığı: Modernizm ve Sanat Akımlarından Notlar

Modernizm ve Sanat Akımlarından Notlar

Yazar: Derya Uzun • Eklenme Tarihi: 28.11.2007 • Görüntüleme: 33.127

Özet:
1750’lerden 1890’lara kadar süren ilk sanayi devrimi ardından, 2. Sanayi Devri 1896’larda başlayıp 1928’e kadar sürmüştür. Dünya devletleri, bu olayların ardından hızla ilerleme kaydetmiştir.

Kelimeler:
Sanat, modernleşme, sanat akımları

GİRİŞ

1750’lerden 1890’lara kadar süren ilk sanayi devrimi ardından, 2. Sanayi Devri 1896’larda başlayıp 1928’e kadar sürmüştür. Dünya devletleri, bu olayların ardından hızla ilerleme kaydetmiştir. Ancak yaşanan olaylar, sınıfsal çatışmaları doğurmuştur. Üst sınıf olan burjuvazi, tarım sınıfı ve proletarya (işçi sınıfı) ile çatışma yaşamaya başlamıştır. İşte 19. yüzyılda, Auguste Comte’nin kurduğu sosyoloji bilimi, proletaryanın bir savaşı olacaktır. Kurulan sosyalist dünya önceleri salt S.S.C.B’inden ibaretken, daha sonraları tüm ülkelere sıçrar. Sosyalizm, insanların sömürülmesine ve eşitsizliğe karşı bir tepkidir. Ancak 20.yüzyıl başlarında, batıda yeni bir kavram doğmuştur;emperyalizm. Bunun amacı, iki farklı halktan birinin diğerini yönetimi altına almak istemesidir. Yani bir nevi sömürgecilik. İşte bu olaya katılmak isteyen dünya ülkeleri, o korkunç hadiseye sebep olurlar;savaş.Yani 1. ve 2. Dünya savaşları.

19.yüzyıl ikinci yarısı tarihte “endüstri çağı” olarak ifade bulur. Endüstrinin geliştiği bu çağ yararları yanında, toplum içinde yaşayan insanları bunalıma sürükleyecek kadar olumsuz olaylara da sebep olmuştur. Bu bunalımlar endüstri hastalıkları olarak ifadelendirilmiştir. Endüstri insanı duygusuzlaşmış, hiçbir şeyden zevk alamaz hale gelmiştir .
Artık teknoloji, bilim ve sanayi oldukça gelişmiştir. Nitekim son zamanlarda, endüstri aşamasından endüstri-ötesi aşamaya hızla geçilmektedir. Teknoloji, çağımız toplumunun kültürel yaşamına da girmiş ve her alanda etkisini göstermiştir.

19.yüzyıl sonlarından itibaren sanayi açısından gelişen ülkeler düşünce hayatlarında da gelişim yaşamışlardır. Artık batının düşün hayatında etkili olan “akılcılık” kavramıdır .
İşte yaşanan tüm bu gelişmeler, sadece insan hayatında görülmekle kalmamış, ayrıca, sanatsal olaylarla da ifade edilmişlerdir. Zaten sanat, yüzyıllara yayılan gelişmesi sırasında tasvir konularını nelerden almamıştır ki? Mitolojik olaylar, din, günlük yaşam, toplumsal olaylar, tarihsel gelişmeler, ekonomik gelişmeler ve tabii ki politika, sanatı biçimlendiren en önemli unsurlar olmuştur.

Sanatın gelişiminde önemli bir ülke olan Rusya’ya bakalım şimdi de. Rusya, 1864’lerden itibaren, maddeyi ve devamlı üretimi temel alan Marksizm ile tanışmıştır. Ancak marksizm asıl etkisini, ünlü lider Lenin ile yaşamıştır. 1902’den itiberen “Lenin” adını alan Vladimir Ilitch Oulianov, hem bir kuramcı hem de bir militandır. Amacı, marksizmi doruğa çıkarmak olmuştur. 1903’te, kendi parti anlayışını açıklar; bu devrimci ve disiplinli bir partidir. Destekleyenler, Bolşevik adıyla anılır. Tüm dünyada pek çok yandaş kazanmıştır. Bir süre sonra, proletaryanın ilk büyük devrimi gerçekleşecektir. Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler, 1917 Ekiminde iktidarı, bir ihtilal ile ele geçirirler. Ekim devrimi, sosyalist devrimin Rusya’daki yansımasıdır. Bu devrimle, Rusya’da proletarya diktası kurulmuştur. 1917-21 arasında Rusya, bir iç savaş yaşar. Ancak yine de, sanayi alanında hızla ilerleyen bir ülke olur. Devrim, ülkede ve pek çok yerde “sosyalist gerçekçiliği” savunan insanları yetiştirmiştir. Buna sanatçılar da dahildir. Sosyalist gerçekçilik “sanat için sanat” anlayışına, biçimciliğe, ve soyuta karşı çıkmaktadır. Amacı, ulusal halk sanatını oluşturmak olmuştur. Bu suretle özellikle resim, halk kitlelerini aydınlatmayı amaçlar. Ekim devrimi nedeniyle Rusya, kapılarını dışarı kapatır. Başta destekledikleri pek çok sanatçı da (Kandisky, Chagall, Maleviç, Pevsner gibi) ülkeyi terk eder . AslındaÇünkü, sanatçı ülkesini düşünmekteydi. Özellikle ekonominin getirdiği kimi koşullar halkı olumsuz etkiliyordu. Ve sanatçı toplumu için ne yapabileceğini düşündü. O, toplumunu terk edemezdi. Ancak devrim bir süre sonra sanatçısını yurttan kovuyordu.

Modern Sanat dünyasında bir başka önemli ülke de Almanya olmuştur. Özellikle Hitler zamanında. Almanya’da, nasyonal-sosyalist etkiler Hitler sayesinde gelişmiştir. Onun en ünlü eserinde de açıkladığı gibi (kavgam), modern denilen sanat kabul edilemez. Sanatın evrensel boyutu olamaz. Ona göre, Almanya’nın gerilemesi, sadece politik değil aynı zamanda kültüreldir. Ve bu çöküşte en büyük pay, Yahudi ırkınındır. O, Almanların da yer aldığı “Ari” ırkını savunur. Yahudiler, sanatın niteliğini bozmuşlar ve sanatı yozlaştırmışlardır. Hitler, gerçek, saf bir Alman Sanatı’ndan yanadır. Bu sanat millidir ve içinde yabancı unsurlar barındıramaz. Bu doğrultularda Hitler, 1937 tarihinde, milli bir Alman sanatını tanıtmak için Kunst’da açılan bir sergiye bizzat iştirak etmiştir.. Ancak modern sanatçıların çalışmalarının yer aldığı bir diğer sergi olan “Entarte Kunst=Yozlaşmış Sanat”sergisini de açmıştır. Amacı, sergiyi Bolşevik ve Yahudiliğin yıkıcı faaliyetinin kültürel belgesi olarak ilan etmektir. Hitler, 1933’te önemli bir modern sanat okulu olan Bauhaus’u kapatmıştır ve pek çok sanatçı ülkeyi terk etmiştir. Bir çok müzeden modern eserler çıkarılmış , çoğu da imha edilmiştir. Yahudi sanatçılar rahatsız edilmiştir. Ari ırkını savunan Hitler, ülke gençliğinin bu doğrultuda, iyi yetişmesinden yanadır. Bu bakımdan da sportif faaliyetlere önem vermiştir. Nazi rejimini savunan heykeltıraş Arno Breker, nitekim yaptığı çalışmalarında atletik vücutlu, adaleli ve sağlıklı görünümlere dikkat etmiştir. Çünkü yapıtları bir nevi genç Alman neslini temsil etmektedir.

Hitler’in kapattığı modern sanat okulu “Bauhaus”, 20.yüzyılın ilk yarısında, Gropius tarafından kurulmuştur. Tüm plastik sanat eğitimleri verilmekle birlikte, en önemlisi mimari eğitimidir. Bauhaus sanatçılarının çoğu, teknikle bereberlikten, modernizmden yanadır.Modern duyarlılığa yeni boyutlar kazandırmayı amaçlarlar. Okul, Hitler zamanında büyük zorluklar yaşar. Nitekim, Hitler tarafından da kapatılır.

Tarihi, toplumsal ya da politik olayların biçimlendirdiği modern sanat, antik normlardan kurtulması gereğinden ilkin 17.yüzyılın ikinci yarısında söz ettirmeye başlamıştır. Çünkü, tüm zamanlar yalnızca kendilerine özgü bir karakter taşırlar. Her zamanın kendi politikaları, kendi ilgi alanları ve kendi sorunları vardır. Ayrıca, insanların tabiatları değişmektedir. Bu yüzden, tabiatın taklidinden başka bir şey olmayan sanat da tabiatla birlikte değişmelidir . Artık insanlar, gelişmiş modern bir dünyada yaşamaktadır. Ve bu çağın sanatı da, artık, o günün, çağının konularını, insanını yansıtarak, toplumuyla uyumu yakalamayı hedeflemektedir . Ayrıca, hiç kimse, sanatçı ile toplum arasındaki derin bağı inkar edemez. Sanatçı topluma dayanır. Tüm her şeyini toplumdan alır . Aslında modern sanat akımlarının hemen hemen hepsi, teknolojinin denetimsiz kullanılması sonucu ortaya çıkan dünyaya tepkiden doğmuştur, diyebiliriz.

Modern çağda resmin konusu ve modeli aynı zamanda, ressamın kendisi olmuştur. Yani, resim yaratıcısını anlatmaktadır. Artık sanatçı yansıtmayı değil, yaratmayı tercih etmektedir. Modern sanat için çoğunun görüşü, onun temelde çirkin bir sanat olduğuna yöneliktir. Ancak onun en büyük amacı, duyularla değil, akılla yazmaktır.

Sanatta gelişimler yaşanırken, resim sanatının geleneksel malzemesi boya da zamanla gelişim göstermiştir. Renkli toprak ya da kömür karası boyalardan sentetik boyalara geçilmiştir. 1940’lardan bu yana yağlı boyanın yanı sıra akrilik boyanın da resme girdiği görülür.

Modern çağda, resimde, yeni tekniklere rastlanılmaktadır. Montaj ya da kolaj tekniği. Bunlar, nesnelerin parçalanışından çıkarılan unsurların birbirlerine yabancılaştırılması ile oluşan bir kompozisyona dayanmaktadır. Ancak, bu arada nesneler gerçekteki anlamlarının yitirirler. Bu durum, dadaizm’den itibaren uygulanmaktadır. Tahta, ip, cam, kumaş parçaları veya fotoğraflar, 1915’lerden bu yana sanata yeni unsurlar olarak girmiştir. Bu oluşan somut görünüm, montaj sanatının temelini oluşturur . Bu sanata ön ayak olan isimlerden birisi, Marcel Duchamp’dır. Onun hazır malzemelerden oluşturduğu ve “ready-made” olarak isimlenen çalışmaları, oldukça ilgi çekicidir.

Modern sanat deyince çoğunluk akla, “soyut sanat”, tabiri gelmektedir. Soyut sanat, özgür bireylerin olduğu kadar, özgür toplumların da simgesi olmuştur. Bunlar, özellikle savaş sonrasında, savaşın getirdiği bunalımları kendine özgü ele alışları ile dikkati çeker. Bir ekspresyonizm yada bir sürrealizm gibi . Genel olarak soyut resmin, 1914 savaşı öncesinde doğduğu söylenebilir .Gerçekte soyutlaşmaya sebep, bilim hayatında yaşanan soyutlaşmalardır. Nasıl ki bilim ve sanat soyutlar dünyasına adım atıyorsa, felsefe de bu etkilerden uzak kalamıyordur.Soyut felsefe yani fenomenoloji, her şeyin özünü araştırmaktadır. Bu öz, soyut sanatın da temelinde yer alır.

Endüstri ve tekniğin ilerlediği bu çağda, varoluşçuluk felsefesi de önem kazanmıştır. Bu düşünce biçiminde, önce insanın varlığı, var oluşu gelir.Ardından ise özü tamamlanır. Artık kapitalist bir dünya vardır. Yaşanan savaşların getirdiği bir takım bunalımlar da söz konusudur. Dinsel-sosyal ve ekonomik baskılar da cabası.İşte varoluşcular, bu kötü havayı dile getirirler. Bunları gerek felsefe gerekse sanat yoluyla yansıtırlar.

Artık çağımızın son zamanlarına yaklaştıkça, fotoğraf ve filmin önem kazandığını görmekteyiz. Ne yazık ki resim sanatı yavaş yavaş önemini yitirmektedir . Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte fotoğraf sanatı, apayrı bir boyut kazanmış ve önem sırasında ilk sıralara yerleşmiştir. 

A. 1950 ÖNCESİ MODERN SANAT AKIMLARI’NA GENEL BİR BAKIŞ:

1. Sembolizm Sanat Akımı:

Empresyonizmin natüralist etkilerine tepki olarak doğan sembolizm ya da simgecilik, 1885-1895 yılları arasında etkin olmuştur. Önemli temsilcileri arasında, Chavanne, Gustave Moreau, Odilon Redon , E.Munch, G.Klimnt, P.Seruiser ve E.Bernart yer almaktadır.

Kendilerini düş kurmaya alışkın ilan eden şair ve sanatçılarda görülen ve yaratıcı imgelemleriyle besledikleri belli bir kişisel ve başkalarına devredilmez derinliğe sembolizm denmiştir. Rusya da aralarında olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde, Latin Amerika ve Amerika’nın Fransızca konuşan kesimlerinde ortaya çıkmıştır akım. Ve resim, heykel, grafik, dekoratif sanatlar, taş baskı, mobilya, mimari ve müzikte etkin olmuştur.

Simgecilik, bilinçli ya da bilinçsiz olsun, duygusal dışavurumları ifade eden bir akımdır . Akım, bilimsel ve teknik topluma, özellikle de yeni keşfedilen fotoğrafçılığın buluşlarına karşı çıkarak, madde karşısında tinsele önem vermesiyle dikkat çekmektedir. Bu nedenle sembolizm yandaşları, bilinci canlandıran güçlere başvurmuşlardır. Maddenin ve fizik tarafından yönetilen yasaların egemenliğine karşı savaşım verirken algıyı, düşseli ve dile getirilmemiş olanı yardıma çağırmaktadır. Sembolist sanatçı, ele geçmeyeni, gerçekliğin görünümleri arkasına gizlenen şeyleri, gözünün erişemediği dünyayı yani cinler, periler ve mitolojik yaratıklar evrenini, efsane ve öteki dünyayı, gizemler dünyasını yorulmadan ele geçirmeye çalışır. Ölüm ve gizli olana karşı ilgi, erotikler ve gizem dünyası, her şeyden önce “maddeci bir dünyadan kaçış”gereksinmesidir.

Sembolistlerin düş güçleri devrimci ve yenilikçidir. Çoğu, topluma uymayan ve ona karşı yıkıcı bir anlayışın izlerini taşımaktadır. Öyle ki bu sanatçılar ve şairler topluluğu bir kapalı kutuydu ve aslında anarşik bireyleri barındırıyordu.

2. Fovizm:

Bir grup Fransız sanatçının 1905’te Paris’te açtıkları bir sergide doğan bir akımdır. Bu sergi özellikle Vlaminck, Rouault ve Matisse’nin tablolarından oluşmuştur. Bu ressamların kullandıkları parlak ve çoğunlukla doğal olmayan renkler ve bu renklerin tuval üstüne hoyrat ve kaba bir biçimde sürülmüş olması nedeniyle, bir sanat eleştirmeni bu ressamları “yabanıl, vahşi yani favues” olarak tanımlamıştır. Bunun ardından da temsilciler “fovistler olarak isimlendirilmişlerdir.

3. Ekspresyonizm Akımı:

Ekspresyonizm, genel duyguların tüm yönleriyle fışkırdığı inançların dile getirilmesi olarak tanımlanabilir. Terim ilk olarak Wilhelm Worringer tarafından dile getirilmiştir. (1910’lar). Özellikle, empresyonist estetiğe tepki gösteren herkes ekspresyonist olarak tanımlanmıştır.Akım ayrıca natüralizme de karşıdır. Ekspresyonizmde, bastırılmış duyguların şiddetli patlaması, acılar, başkaldırılar, taşkın ve gürültülü duygular dışavurularak ifade kazanmaktadır. Her şeyden önce bu akım, bunalımlı bir dönemin getirileriyle şekillenmektedir. Bu bunalımı yaratan sebep de şüphesiz savaştır. Bu bağlamda, savaşın bir parçası olmuş olan Almanya’da, bu akımın etkisi uzun yıllar hissedilmiştir.Ayrıca yaşanan ekonomik bunalımlar ve endüstrinin getirdiği bunalımlar da unutulmamalıdır. Sanatçılar, temelleri sarsılan Almanya’nın sanayileşmesindeki gelişmenin sonuçlarının acısını çekmişlerdir. Kırık dökük insan ilişkileri, kentlerdeki yaşamın delice hızı ve makineleşen bir dünya. Bütün bunlar yok edilmeliydi. İşte ekspresyonistlerin yapıtlarına yön veren konular da çoğunluk bunlar olmuşlardır. Savaş sonrasında pek çok sanatçı, kendini siyasal davalara adamıştır.Kasım 1918’de Almanya’yı sarsan devrim olayları, sanatçıları da etkilemiştir. Ayrıca akım, sosyalizm ile eşdeğer tutulmuştur. Çünkü her ikisi de nesneye, entelektüel barbarlığa ve makineye karşıdır. Aydının güçlüğe karşı direnmesidir.1920’de Almanya’da Cumhuriyet kuruluyor ve ekspresyonizm de, bu tarihsel döngüler altında ilerlemesine davam ediyordu. Savaş sonrası yaşanan yoksulluk, bu akımın ölümünü hazırlayacaktı . 1. Dünya savaşının yarattığı bunalımlar doğrultusunda çalışan sanatçıların içinde Otto Dix ve Max Beckmann’ın ayrı bir önemi vardır. Nitekim Beckmann’ın bizzat kendisinin savaşa katıldığı bilinmektedir.

Fransa’da bu dönemde, Wilhelm 2, sömürgeci bir politika izlemekteydi. Ve Fransa Alman karşıtı bir tutum sergilemeye başlamıştır. Fransız gençliği artık ulusalcılık boyunduruğuna girer. Ve yaşanan savaşla birlikte, akım ülkede pek tutunamaz. Öte yandan akım, Belçika, Rusya, Romanya ya da Polonya gibi pek çok ülkede severek uygulanmıştır.

Rusya’da ekspresyonizm, 1906’lara denk gelmiştir. Onlar da Fransızlar gibi ulusal bir sanat geliştirmişlerdir.Halk sanatı bu bağlamda önem kazanmıştır.

Ekspresyonizmin önemli temsilcilerinden Edward Munch, duyguların ifadesini en iyi aktaran sanatçılardan birisi olmuştur. Nitekim sanatçının yaşadıkları bunda oldukça etkilidir. Madem ki bu akım içten gelen duyguların bir dışa yansıyışıdır. O halde bunu en iyi yapanlardan birisi Munch olmuştur. Sanatçı, çocuk yaşta annesi ve iki kız kardeşini yitirmiştir. Özellikle yapıtlarında, işte bu sebeplerden, ölüm ve ruhsal bunalımlara daha sıklıkla yer verir. “çığlık”, onun bilinen en ünlü yapıtıdır. Ancak sanatçının ruhsal dünyasını yansıttığı çalışmalar şüphesiz bu eserle sınırlı değildir. Örneğin “bunalım” isimli eseri gibi...

Kübist sanatçı Picasso’nun bu akımı yansıtan önemli eserleri bulunmaktadır. Sanatçı yaşadığı duyguları resme aktarmakta oldukça ustadır. Nitekim zamanında İspanya bir iç savaşla çalkalanmaktadır. Bu iç savaş, İspanya’da ordu birliklerinin tutucu ve gerici güçlere dayanarak cumhuriyet yönetimine karşı giriştiği darbeyle başlayan kanlı bir çatışmadır.(1936-39). Bu asiler milliyetçiliği savunan general Franco önderliğinde birleşmişlerdir. Ve savaş da bu asilerin üstünlüğüyle sona ermiştir . Picasso’nun işte bu savaşın etkisiyle yaşadığı duyguları yansıttığı en ünlü eseri, herkesin yakından bildiği “Quernica” tablosudur. Eser, 1937’e tarihlenir. Eserinde betimlediği Guernica kasabası Alman uçakları tarafından bombalarla yerle bir edilmiştir. Yapıtta zulüm, kin, direnme gibi konular sembolik figürlerle dile getirilmiştir. Örneğin azgın at savaşçıyı çiğnemektedir. Bu, General Franco’nun militan gücünü direnen halkı ezişinin sembolik değerlendirilmesidir. Soldaki boğa ise İspanya’yı simgeler. Elindeki meşaleyi ata doğru uzatan bir kadın, Franko Rejiminin karanlığını aydınlatmayı amaçlamaktadır. Bir başkası ise kaçmaya çalışmakta ancak tutmaz olmuş bacakları kendisini taşıyamamaktadır.yine sanatçının 1952’de yaptığı “Savaş ve Barış” adlı tablosunda , savaş arabaları ve savaşanlar savaş bölümünü, dans eden kadınlar, aklın nuru ve bütün ülkelere güvercin isimli bölümü ise, barışı vurgulamaktadır. Picasso’nun ayrıca keder ve gam dolu eserlerinin yer aldığı devir “mavi devir” (1904), aydın ve neşe dolu eserlerinin yer aldığı devir ise pembe devir (1905-6) olarak isimlendirilmiştir.

Ekspresyonist dönemde, Freud’un psikoanalitik çalışmalarının yansımaları da görülmektedir. Çünkü Freud’a göre sanatçı bu sayede kendini rahatlatmaktadır. Ona göre çoğu sanat eseri, altında gizli bir anlam taşımaktadır. Dışavurumculuk dışında onun etkilerini sürrealizm akımında da görmekteyiz.

Ekspresyonizmin bir ikinci aşaması sayılan “Die Brücke; köprü”, 1905’lerden itibaren Alman sanatçılarla önem kazanmıştır. Önemli temsilcileri arasında Ernst Ludwig Kirchner, Karl Rottluff, Erich Heckel ve Otto Mühler yer alır. Bunlar akademizme karşıdırlar. Ve atılımcı-yenilikçi sanatçılar arasında bir köprü görevi görmeyi amaçlamışlardır. Sanatları geleceğe yöneliktir. Mavi renge olan tutkunluklarından dolayı kendilerine “Blaue Reiter” ismini yakıştıran bir diğer grubun fikir adamı Kandisky olmuştur. Bunlardan formdan değil duyguların ifadesinden yanadır..Bilinçaltı ve ruhi duygular ön plana çıkartılır. O halde bunlarda da Freud’un etkileri tartışılamaz.

4. Kübizm:

Akım 1907-14 yılları arasında etkin olmuştur. Felsefedeki akılcılık, bu kez de sanatta etkisini göstermiştir ve akıl-yaratma kübizmde birleşmiştir . Kübist sanatçılar, nesnelerin üç boyutlu gerçekliğini betimlemenin de ötesinde, biçim sorununu ele alarak rengi ikinci plana atarlar. “Analitik Kübizm” denen ilk dönemde nesne ve varlıkları temel geometrik biçimlere indirgenmiş nitelikte betimlemek esastır. 1915 sonrasında “sentetik kübizm” denilen ana yönelim gerçekleştirilmiştir. Bu akımın gelişiminde başta Picasso ve Braque etkili olmuştur .

5. Orfizm:

1912’de Apollinaire, Robert Delauney’in bir sergisinden esinlenerek yeni bir akım doğurmuş ve buna da Orfizm demiştir. Bu akımın amacı da arı resim yapmaktır. (peinture pure). Renk demek aynı zamanda ışık demektir. Onlara göre, renkler karıştırılmadan kullanılmalıdır .

6. İtalyan Fütürizmi:

Fütürizm, bir grup İtalyan sanatçının filozofik-politik,ve artistik ilkelere ve kavramlara göre oluşturdukları, niteliği ve amacı belli bir sanat hareketidir. Kurucusu Tomasso Marinetti’dir. Artık dünya yeni bir güzellikle zenginleşmektedir. Bu yeni güzellik sürat ve hızdır. Zaman ve mekan artık ölmüştür. Dünyanın tek ilacı savaştır,anarşistlerin yıkıcı atılımlarıdır. Onlara göre, tüm müzeler ve kütüphaneler yıkılmalıdır. Artık tüm eski sanat konuları terk edilmelidir. Geleceğin sanatı olan bu akım, Avrupa’da hızla gelişen ve değişen teknoloji ve makineleşmenin getirdiği her türlü unsuru kabul etmektedir.Önemli temsilcileri arasında, Umberto Boccioni, Carlo Carla, Giacomo Balla ve Marinetti yer alır.
Bu akımın belli başlı temaları arasında militarizm ya da anarşi ve savaş büyük önem teşkil etmektedir. Bu bağlamda Carlo Carra’nın “Anarşist Galli’nin Cenaze Töreni” önemli bir örnektir.

Fütürizm, eski Roma İmparatorluğunu diriltmek isteyen İtalyan politik kadrosuna güven vermiş ve akım devlet sanatı kabul edilmiştir. Ancak, Mussolini’nin iktidarlığıyla, faşizm yerleşmeye başlamış ve fütürizm bu sınırlar içerisine mahkum edilmiştir.

7. Naif Sanat:

Naif sanat, halk sanatları, çocuk resimleri, fantastik sanat, ve ruh hastalarının resimleri gibi çeşitli bileşkenleri içerisinde barındıran bir sanat kompleksidir. Bu sanat türünde, perspektif ya da mekan düzeni gibi en basit kurallar geçerli değildir. Basitlik ve içtenlik geçerli olandır. Naif sanatçılar, genelde sanat eğitimi görmemiş kişilerdir. Fransız Louis Vivin önemli bir temsilcidir.Ayrıca Henri Rousseau da unutulmamalıdır.

8. Soyut (Abstrait) Sanat:

Soyut sanat, bütün dış gerçekleri ret eden yalnız yalın renk ve formlarla estetik duygular ve heyecanlar uyandırmayı amaçlayan bir sanat türüdür. Bu sanat türüne non-objektive, non-figürative ya da tasvire yabancı anlamında non-represantive de denilmektedir. Aslında soyut sanat da bir teme içerir. Çoğunluk günlük yaşam işlerini sergiler. Ancak, bunlar zihinsel canlandırmanın ürünleridir. Bu akım, Rusya ve Almanya’da büyük aşamalar kaydetmiştir. Wassilly Kandisky önemli bir temsilcidir. Aslında, bir konstrüktivizm, ya da bir süprematizm, ihtilal yılarında ihtilal politikasını yansıtan birer soyut akım sayılabilir.

Lenin Rusya’da bu avandgard sanatçıları, rejime ters düştükleri gerekçesiyle yasaklar. Sanatta izin verilen temalar, sosyalist gerçekçiliğin öngördüğü konular olur.

9. Dadaizm ve Sürrealizm:

Dadaizm aslında bir sanat akımı değildir. Çeşitli sanat dallarından gelen sanatçılar, halk kesimindeki girişimlerini böyle adlandırmışlardır. 1916’da Zürih’te başlayan bu hareket, savaşın getirdiği bunalımlar sonucu doğmuştur. Zamanında da hareket, bir çılgınlık ve anarşi olarak nitelendirilmiştir. Dada, pek çok şeyi yıkma taraftarıdır. Nitekim, yıkım, endüstri çağının gereğidir. Dadacılar, burjuvaziye savaş açmıştır. Dada, komünizmi savunmaktadır. Dadalar, hazır eşya üzerine yaptıkları yeni değişimlerle “ready-made”diye adlandıran sanat türünü geliştiren gruptur. Duchamp’ın bu yöndeki çalışmalarından daha önce bahsetmiştik. . Dada grubunun öncülerinden Alman Georme Grosz ve John Heartfield etkinlikleriyle kültürel protestoda bulunmakta kalmamışlar ayrıca dünya savaşına da bizzat katılmışlardır.

Dadaizmin bir devamı niteliğindeki sürrealist akım, ilk olarak “revolution, devrim” isimli dergi ile adını duyurmuştur. Bu akım da savışın getirdiği bunalımlar sonucu doğmuştur. Ayrıca, Sovyetlerdeki Stalin döneminin getirisi olan faşizmin etkisi altında kalmıştır. Nitekim Peret, İspanyol iç savaşında rol alıyor, Dali siyasal nedenlerle ihraç ediliyordur. 2.Dünya savaşıyla da, Dali ve Tanguy, ABD’ye gidiyorlar, Breton ve Rivera da, Meksika yollarına düşüyordur. Bu dönem ayrıca komünizm etkisinde de kalır.Pek çok sürrealist, komünistlerle omuz omuza savaşmıştır. ABD’de geçirdiği yıllar sırasında, Stalin’e karşı olan tutumu ile anti-komünist tavır takınan bir Breton görmekteyiz. Sürrealistler elbetteki güçlerinin çoğunu o müthiş düş güçleriyle almaktadır . Önemli sürrealist sanatçılardan bazıları; İsviçreli Paul Klee, Alman Max Ernst, Fransız Marcel Duchamp, İspanyol Joan Miro, İtalyan Giorgio Chirico ve Salvador Dali’dir .Bu sanatçılardan Salvador Dali’nin “Kompozisyon” isimli resmi, politik temasıyla dikkat çeker. Nitekim resimde gözlenen piyano üzerinde betimlenen başlar, Rus lider Lenin’e aittir.

Sürrealizm ve politika deyince, Picasso’nun “Franco’nun Düşleri ve Yalanları” isimli çalışması ile Toyen’in savaşı hatırlatan “Atış” isimli çalışması , önemli örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Böylelikle bu iki biçimsel yenilik, 1914 savaşının izlerini taşıyan en önemli akımlar olma şerefine erişmişlerdir.

10. Rus Konstrüktüvistleri:

1917 Ekim devrimi sonrası yeni sosyal yapılaşma içinde sanatçılar, yeni devrimci bir santın temelini oluşturmuşlardır. Zaten devrim de bu sanatçılardan bizzat aktif rol almalarını istemektedir. Ancak politikacılar bir süre sonra bu hareketin temsilcilerinden bir kısmını sürgüne göndereceklerdir. Bu akımın lideri Vladimir Tatlin’dir. Bu akımın teknoloji ile ilişkisini vurgulayan yapıtlarından birisi “3.Enternasyonel Anıtı için gerçekleştirdiği Maket”dir. Yapıt, uzaysal pek çok unsur taşımaktadır. .Bu çalışmada da anlaşılacağı üzere, kontrüktivistlerin yapıtları, uzay aracı tasarıları veren birer teknik unsurlardır. Bunlarda, zaman ve hareket bir aradadır. Yapıtlar aynı zamanda hareket etmekle birlikte ses verir ya da ışık saçar.

11. Purizm ve Sosyal Realizm:

Purizm yani saf üslupçuluk, 1925’lerde, Ozenfant ve Le Corbusier tarafından kurulan bir akımdır. Akım kübizmin şematik bir türü olmakla birlikte kübizme tepki anlamına da gelmektedir. İddiaları, desenin açık-seçikliği ve saf Pürist olmasıdır.

Marksçı sosyalizmin estetik teorisi kabul edilen sosyal realizm ise, sanatın sosyal gerçeği yansıtmasını amaçlayan bir akımdır. Toplumun devrimci değişmelerini, işçi sınıfının rolünü anlatmayı amaçlamaktadır. Rusya’da doğan akım, ulusalcılıktan, halkçılıktan yanadır. Resimdeki önemli temsilcisi Alessandre Gherassimov’dur.

12. Süprematizm ve De Stijl:

Başta Kasimir Maleviç’in önderliğinde görülen süprematizm akımı, resimde felsefeden yararlanan bir akımdır. Nitekim Kant ve Hegel gibi pek çok felsefeci Rusya’da tanınıp sevilmiştir. Burada, insanın tasarladığı bir nesneler dünyası söz konusudur. Başta kare olmak üzere geometrik şekiller, severek kullanılır. Maleviç bunları kullanarak, sanatı kötülüklerin olmadığı bir dünya özlemini ifade eder. Yaptıklarına o, “sıfır-biçim” demektedir. Süprematizm aslında, nesnesiz dünya anlamına gelmektedir. Bu dünya, kardeşçe yaşamayı ve barışı savunur.

1917’de yayınlanan aynı isimle dergiden adını alan “De Stijl” ise, yeni sanatsal faaliyetleri halka tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda da halka daha yakın olacaktır.

B. 1950 SONRASI SANAT AKIMLARI:

1. Pop Art:

Birleşik Devletler, 20.yüzyıl başından beri şiddetli bir ulusal sanat özlemi çekmektedir. Amerikan yaşam ve dekoru artık ressamlara esin kaynağı olur ve Pop Art’a esinlik eder . Bir nevi halk sanatı da diyebileceğimiz pop sanatı, toplumdan kaynağını almaktadır. Sanayisi gelişen toplumlarda orta sınıf halkın her türlü haberleşme araçları, Hollywood yıldızları ve erotik pozdaki model kızlar, her çeşit tüketim ürünü tasvir konusu olmaktadır. Pop Art, daha önceden değersiz görülmüş konu ya da objeleri sanat olarak değerlendirebilir. Pop Art’ın önemli bir temsilcisi, Richard Hamilton’dır.

2. Op Art (Optik Sanat):

1960’larda ortaya çıkan op art, görsel iletişim ile izleyicide görsel tepkiler uyandırmayı amaçlamaktadır. Üç boyutluluk yanılsamasıyla renk-biçim ve çizgilerin görsel etkiler yaratmak için, soyut sanat ürünlerini içerir. Bu sanat, üç boyutun vardığı son noktadır. En ünlü temsilcisi, Vasarely’dir.

3. Çevre Sanatı, Olay Sanatı, (Happening):

Çevre sanatı, oldukça yeni bir kavramdır. Özellikle endüstri ve makinenin olumsuz etkilerinin attığı 20.yüzyılda, daha da bir önem kazanmıştır. Artık insanın çevresini en az sıkıntılı hale getirme zorunluluğu doruk noktasındadır. Bu sanat ile, mimari yapıtlar estetik form kazanmakta, kentsel peyzajlar sanatsal girişimlere gebe olmaktadır.

Olay sanatı ise, pop art öğeleri ve kolajlar ile rasgele oluşturulan ya da seçilen bir mekanda tiyatromsu davranışlarla gösteri yapma sanatıdır. Mekanlarda, tüm unsurlar gelişigüzel yerleştirilir. Spontanelik esas alınır. Kişi duygularını, bilinçsiz ve serbestçe dışa vurur. En önemli temsilci, allan Karpow’dur.

4. Kinetik Art:

1960 sonrasında, gerçek bir harekete sahip, üç boyutlu kinetik çalışmalarda gerçekleştirilir. Örneğin makine yardımıyla heykel ya da modeller gibi. Çoğu yapıt mühendis ve sanatçı ortak yapıtıdır. Çalışmalarda sürekli ışık ve hareketin oluşturduğu görünümler, dikkati çeken noktalardır. Kinetik sanatta, mekanik, elektronik ve titreşimli hareketlerden yararlanıldığı gibi, hava su gibi doğal güçlerden de yararlanılır. Bu sanatın gelişiminde Bauhause ve Rus konstrüktivistleri etkili olmuştur. Önemli temsilcileri arasında Bridget Rilley yer almaktadır.

5. Minimal Sanat:

Bu sanat özellikle üç boyutlu heykel sanatında kendini göstermektedir. Kullanılan malzemelerde, doğal malzemenin niteliği önemlidir. Soyut sanatın vardığı en uç noktadır. Minimalist heykelde malzeme değişime uğramaz niteliği aynı kalır. Ünlü sanatçılar arasında B. Newman, T. Smith ve E. Kelly bulunur.

6. Arazi Sanatı (Land Art):

Kavram 1960’ın sonlarında ABD’de gelişmiş ve 70’lerde Avrupa’ya yayılmıştır. Doğrudan doğa üzerinde çalışarak istenilen boyutlarda çoğu anıtsal yapıta olanak sağlar. Bu bağlamda Amerikalı Dennis Oppenheim önemli bir temsilcidir.

7. Kavramsal Sanat (Conceptual Art):

60’ların sonlarında sanatçılar sanat yapıtı üretmek yerine bir dizi tartışma ve söyleşilerle sanat kavramlarını irdeleyip bunları yayınlayarak bir nevi sanatsal faaliyette bulunmuşlardır. Dergilerde yazdıkları yazılarda ironik, alegorik ya da iğneli bir dil kullanmışlar okuyanı düşünmeye teşvik etmişlerdir. Bunda sanatçı Terry Atkinson’un etkili bir rolü olmuştur.

8. Fluxus Grubu

Bu gruptaki sanatçılar. Şenlik gösteri film gibi çalışmalarıyla sanata alternatif bir yaklaşım getirmişlerdir. Grubun en etkin dönemleri 1962-1978 yıllarıdır. Başlangıçta müzik etkinliklerinde bulunmuşlar daha sonra farklı eylemlere geçmişlerdir. François Dufrene ve Yoko Ono önemli üyelerdendir.

9. Nekro Realist Sanatçılar:

1990’larda Leningrad’ta yeni bir grup sanatçıyla karşılaşılmaktadır. Bu grubun adı Nekro Realisttir. Nekro; kadavra (ceset) demektir. Bu grup beş altı kişidir ve kimi resimle, kimi fotoğrafla, kimi de müzikle ilgilenmektedir. Yaptıkları resim ya da heykeller isteyerek ve bilerek pis bir siyah ve pis bir beyazdan oluşmaktadır. Bunları yapmalarının nedeni Sovyetlerin 1925’ten itibaren kadavra resmini yasaklamasıdır. Sanatçı böylelikle bir başkaldırı sanatı geliştirmiştir .

DEĞERLENDİRME

Modern sanat akımlarını etkileyen önemli olayların başında, toplumsal ve politik olanlar gelmektedir. Ayrıca 20.yüzyılda yaşanan iki büyük savaş ve bunun getirdiği psikolojik bunalımlar sanat hayatına da yansımıştır. Yine başta Rusya ve Almanya gibi iki büyük devlette yaşanan rejimler, sanatı etkilemiştir. Ve sanatçıları etki altına almıştır.

20.yüzyıl aynı zamanda teknolojik ve sanayi açısından gelişmiş bir devirdir. Dolayısıyla, bunların etkisinde gelişen ve büyüyen bir sanatla karşı karşıya kalınmıştır. Özellikle teknolojinin gelişimi ile sanat ürünleri ve somut ürünler bir konsept oluşturmuş ve farklı bir boyutta izleyiciye sunulmuştur.

Modern dünya, bilimin gelişimi ile doğadan uzaklaşmış dolayısıyla modern sanatta onu taklit etmiştir. Böylece 20.yüzyıl sanatı soyut sanatlara yönelmiştir. Çoğu sanatçı, non-figüratife çalışmalarla buna katkıda bulunmuştur.

Yine modern dünyada, modern sanatı etkileyen bir unsur psikolojik kökenlidir. Felsefik yaklaşımlarla birlikte başta Freud’un temsilciliğini üstlendiği psikoanalitik gibi kavramlar sanatla bütünleşmiştir.

Özellikle 1950 sonrasında sanat akımlarının popüler dünyadan kopamadığı gözlenir. Çağın getirdiği her unsur ve her olay, sanata kaynaklık etmiştir.

Günümüze yaklaştıkça modern dünyada yaşanan her yeni gelişim ve değişime paralel, sanat olayları da hızla değişmektedir. Ama bir gerçek vardır ki bu yaşanan gelişimler özellikle resim sanatına bir ket vuracağa benzer. Buna sebep olan önemli gelişim aygıtına, fotoğraf demekteyiz. Belki pek kısa bir süre sonra resim yerini tamamıyla fotoğrafa bırakacaktır. 
 


KAYNAKÇA 

Akdeniz, Halil, “Teknolojik Toplumlarda Sanatta Yeni Gereksinimlere İlişkin Gözlemler”, Çağdaş Teknoloji Ve Sanat, H.Ü, G.S.F.Yayınları:8, Ank. s.1-6.
Ana Britanica Ansiklopedisi, “İspanya İç Savaşı” maddesi, C.12, s.58-59.
Artut, Kazım, Sanat Eğitimi (Kuramları ve Yöntemleri), Ank. 2001.
Basin, Germain, Sanat Tarihi (Başlangıçtan Günümüze), İst. 1998.
Cassou, Jean, Sembolizm Sanat Ansiklopedisi, İst. 1987.
Genç, Adem, “Makina Uygarlığı Ve Plastik Sanatlar”, Çağdaş Teknoloji Ve Sanat, H.Ü, G.S.F.Yayınları:8, Ank. s.97-101.
Gençaydın, Zafer, “Teknolojik Toplumlarda Sanat Ve Sanatçı”, Çağdaş Teknoloji Ve Sanat, H.Ü, G.S.F.Yayınları:8, Ank. s.103-109.
Hobsbawm, Eric, Kısa 20. yüzyıl (1914-91, Aşırıklar Çağı), İst. 1986.
Houser, Arnold (Çev. Yıldız Gölönü), Sanatın Toplumsal Tarihi, 2. Basım, İst. 1995.
İpşiroğlu, Nazan-Mazhar, Sanatta Devrim (Yansıtmacılıktan oluşturmaya doğru), İst.
Kagan, Moissej, Güzel Birimi Olarak Estetik ve Sanat.
Kınay, Cahid, Sanat Tarihi (Rönesans’tan Yüzyılımıza-gelenekselden Modern’e), Kültür Bakanlığı Yayınları, Sanat Dizisi:25-1, Ank.1993.
Lynton, Norbert, Modern Sanatın Öyküsü, İst. 1982.
Muller, J.Emillie, Modern Sanat, İst. 1972.
Özsezgin, Kaya, “Çağdaş Sanatlar ve Teknoloji İlişkisine Bir Bakış”, Çağdaş Teknoloji Ve Sanat, H.Ü, G.S.F.Yayınları:8, Ank. s.161-167.
Passeron, Rene (Çev. Sezer Tansuğ), Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, İst. 1990.
Read, Herbert, Sanatın Anlamı, Sanat Dizisi:19, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, İst. 1974.
Ragon, Micheal, Modern Sanat, İst. 1987.
Richard Lionel, Ekspresyonizm Sanat Ansiklopedisi, İst. 1984.
Savaş, Remzi, “Modern Heykel ve Teknoloji”, Çağdaş Teknoloji Ve Sanat, H.Ü, G.S.F.Yayınları:8, Ank. s.169-174.
Tanelli, Server, Uygarlık Tarihi (Çağdaş Dünyaya Giriş) 4. basım İst.
Tansuğ, Sezer, Herkes İçin Sanat, 1982.
Tunalı, İsmail, Felsefenin Işığında Modern Resim, 3. basım, İst. 1989.
Turani, Adnan, Çağdaş Sanat Felsefesi (Bu Felsefeyi Geliştiren Etkenler), İst.1974.
Turgut, İhsan, Sanat Felsefesi, İzm. 1991.
Uğurlu, Veysel, Geçmişi ile Gelecek Arasında Kıvranan Sanat (Çağdaşlık Sorunları), YKY, İst. 1993. 

Derya-calukya.